Makaleler

Ülkemiz Tarımının Geliştirilmesi için Destek Önerilerinin Tartışılması

ÜLKEMİZ TARIMININ GELİŞTİRİLMESİ İÇİN DESTEK ÖNERİLERİNİN TARTIŞILMASI

Bilindiği gibi günümüz dünyasında her türlü üretim için tartışılırken, yapılan üretimin ülke ekonomisine katkıları açısından irdelenmesi ön koşul olmaktadır.

Böyle bir irdeleme yapılmadan değişik üretim sektörlerine nasıl bir destek sağlanması gerektiğini sağlıklı biçimde tartışmak olanaksızdır. Bu nedenle ekonomist olmadığım halde, tarımsal üretimin ekonomimize katkısını kısaca açıklamak ve tarımsal destek önerilerimi ekonomik görüş açısına dayandırmak istiyorum.

Tarımsal üretimde katma değer çok yüksektir. Bunu iyi bilen ülkeler katma değerin kendi ekonomilerinde kalması için hertürlü desteği sağlamaktadır. Yaptıkları destekler gösterilmek istendiği gibi ekonomik paylaşım amaçlı değildir. Sadece iyi bir ekonomik yönetim hesabına dayalıdır. Tarımsal üretimin sağladığı katma değerden vazgeçmedikleri için adeta savaş niteliğinde çabalar göstermektedirler.

Bir fikir verebilmek için EÜZF tarım ekonomisi bölümünde yapılmış olan bir hesaplamadan bahsetmek istiyorum. Bu hesaplamada bir ton buğday üretimi için dış ülkelere ödenen bedel karşılığı olarak bulunan değer 30 ABD Doları bulunmuştur. Yani Türkiye'de buğday üretimi için başka ülkelere zorunlu olarak ödenen akaryakıt, kimyasal ve yedek parçalar göz önüne alınarak yapılan hesaplamada bulunan maliyettir. Bu değeri ithal buğday fiyatı olan yaklaşık 160 USD ile karşılaştırırsak, her ton ithalat nedeni ile Türk ekonomisinin 130 ABD dolarını kaybettiğini söyleyebiliriz. Bitkisel üretimde bu kadar yüksek olan katma değer, bu ürünler hayvansal üretime çevrildiğinde ise çok daha yüksek olacaktır.

Tarımsal üretimin ülkemiz ekonomisi açısından önemini ekonomist gözü ile açıklayan bir yazı ziraat mühendisleri odasının 42 sayılı bülteninde yayımlanmıştır. Sayın Dr. Kubalı'ya ait yazıyı incelemenizi öneririm. Yapacağınız bu inceleme sonunda tarımsal üretimin önemsenmemiş olmasının, Türkiye ekonomisinde ne ölçüde büyük kayıplar oluşturduğunu açıkça göreceksiniz.

Yine aynı sayılı bültende Dr. Kozan'ın yazısında Türkiye'nin tarımsal ürün ithalatının 4 milyar ABD Doları düzeyine ulaştığı belirtilmektedir. Ülkemiz üretim potansiyeli bu ithalatı engelleyecek düzeyin çok üzerindedir. Sadece bu ithalatı engelleyecek bir üretim yapılabilse bile, bu üretimin sağlayacağı katma değer an az 3 milyar dolardır. Ekonomimize fazladan girecek 3 milyar dolar için kendi üreticimize ne kadar destek verebileceğimizi iyi düşünmemiz gerekmektedir. İşte ülkemiz için tarımsal destekleme, tarımsal üretimin sağlayacağı katma değere göre hesaplanmalıdır. Bu türden hesaplama yapıldığında tarımın desteklenmesi ile ekonomimizin kolayca canlanacağı açıkça anlaşılacaktır kanısındayım.

Böylece gerçekçi ve bilimsel hesaba dayalı desteklemelerin yapıldığı bir dönemi başlatabilir, deyim yerinde ise "Ağa bahşişi" şeklinde yapılagelen ve sonuca yararı olmayan desteklemelerden vazgeçebiliriz. Aynı zamanda katma değeri yüksek düzeydeki tarıma dayalı sanayi için gerekli olan destekleri de tartışmaya başlayabiliriz.

Tarımsal destekleri yalnızca Türk çiftçisine sağlanacak parasal katkılar, destekleme alımları, sübvansiyonlar ile sınırlamak çok yanlıştır. Bu desteklemelerin tarımsal yapımız gözönüne alınarak çok boyutlu şekilde düşünülmesi ve kendi yapımıza uygun olan özgün modellerin geliştirilmesi gereklidir. Aksi halde daha önce yapılan ve kısır döngü yaratan uygulamalardan kurtulmamız mümkün olamayacaktır.

Türk tarımının en büyük sorunu, üretimin esas olarak küçük işletmelerde yapılıyor olmasıdır. Bu işletmeler kendi olanakları ile modern araç ve gereçlerden yararlanamamaktadır. Öte yandan örgütlü de olmadıkları için bilgiye ulaşamamakta ve pazarlama olanaklarından yoksun kalmaktadırlar. Bunların sonucu olarak verim düşüklüğü ve ürün kalitesinde gerilikler ortaya çıkmaktadır.

Ülkemiz tarımsal üretiminin geliştirilmesi için bu yapıya uygun çözümler üretilmesi öncelikli olarak yapılmalıdır. Küçük işletmelerin modern tarıma yönlendirilmesi için herşeyden önce bu işletmelerin iyi düşünülmüş bir modele göre örgütlenmelerini sağlamak gereklidir. Örgütler bünyesinde profesyonel eleman çalıştırabilecek güç ve büyüklükte olmalı ve bu sayede bilgi birikimine kolayca ulaşabilmeleri sağlanmalıdır. Bu yapılırken çok sınırlı olan mevcut örgütlenmeler bozulmadan güçlendirilmeli ve yeni modellerde yer almaları sağlanmalıdır. Özellikle yaygın bir örgüt olan Ziraat Odalarının bu amaca uygun hale getirilmesi düşünülmelidir.

Küçük işletmelerin modern tarım araçlarından yararlanması için müşterek makina kullanım parkları oluşturulmalıdır. Günümüz teknolojisinden küçük oldukları için yararlanamayan çiftçilerimizin üretim maliyetleri yüksek ve ürün kalitelerinin geri olmasının meydana getirdiği kayıplar engellenmelidir.

Örgütlenmenin iyileştirilip yaygınlaştırılması ve müşterek makina kullanım sisteminin kurulması için kaynak ayrılması akılcı bir tarımsal desteklemenin ilk adımları olacaktır. Çünkü gerçek destek, üretim altyapısının iyileştirilerek üretime uygun ortamın sağlanmasıdır. Bu yapılmadan sağlanan desteklerin, tek başına işe yaramadığı geçmiş deneyimlerle saptanmıştır. Ülkemizin kıt kaynaklarını kalıcı etki yapacak yapısal desteklere ayırmak zorunda olduğumuz kabul edilmelidir.

Aslında ana hatları ile belirtilen bu yapılanmalar, tarımdan kaynak yaratabilen ileri ülkeler-de uygulanagelen sistemlerdir. Bu ükeler kendi yapılarına uyan benzer sistemler kurmuşlardır. Özellikle müşterek makina parkı modeli, Alman tarımının kalkınmasında çok etkin biçimde kullanılmıştır.

Hatta bizim ülkemizde bile aynı etkinlikte olmayan cılız benzeri uygulamalar da bulunmaktadır. Ancak örgütlenme ülkemizde hep baskı altında tutulmuş hemen hiç desteklenmemiştir. Tam aksine güçlü örgütler kurulması yerine, mevcutları küçültmeye yönelik modeller geçerli olmayı sürdürmektedir.

Tarımsal üretimde en önemli sorunlardan birisi de ürünlerin pazarlanma aşamasındaki aksamalardır. Tarımsal ürün pazarlamasındaki başıboşluk kimi kurumların ortadan kaldırılması ile giderek artmaktadır. Tarımsal ürün ticaretinde artan başıboşluk, zaten çok fakirleşmiş olan Türk çiftçisini üretim yapamaz hale getirmiştir. Pazarlanması kısa süreye bağlı süt ve taze meyve- sebze gibi ürünler öncelikli olarak ele alınmalıdır. Özellikle hal yasası yeniden ele alınmalı ve özel hal kurulması için desteklemeler yapılmalıdır. Bu destekler çiftçi örgütlerinin pazarlama konusunda yapacakları girişimler için öncelikli olarak sağlanmalıdır.

Desteklemeye ayrılacak kaynaklardan tarımsal pazarlamaya katkı sağlayacak olan kısmının devletin vergi gelirini arttırmaya yarayacağı ve bu tür desteklerin kısa sürede geri döneceği unutulmamalıdır. Öte yandan pazarlamada düzen sağlanması, verilecek sübvansiyonların hakça dağıtılmasına da yarayacaktır.

En önemli destekleme ise elbette eğitimdir. Türk tarımını kalkındırmada en önemli katkı, üretimi yapan Türk çiftçisinin eğitimidir. Ne yazık ki Türk çiftçisinin eğitimi Cumhuriyetimizin kurulduğu yıllara kıyasıyla çok gerilemiştir. Adeta bir güç, çiftçi eğitimini engellemiştir.

Eğitim uzun soluklu bir uygulamadır. Bu elbette doğrudur. Ancak zaman kazanmak için biryandan elimizdeki eğitim potansiyeli hemen kullanılmalıdır. Belli bir düzeyde eğitimi çabuk sağlayacak yöntemler bulunmalıdır. Öte yandan ise çiftçi eğitimini giderek iyileştirecek uzun dönemli planlamalar yapılmalıdır.

Bunlardan birincisi çiftçinin, çiftçi tarafından eğitimidir. Bilindiği gibi ülkemizin çeşitli yörelerinde modern tarım yapan özel çiftlikler ve devlet çiftlikleri bulunmaktadır. Bunlar kullanılarak yöresel çiftçi eğitimine hemen başlanması mümkündür. Sadece iyi planlanmış bir organizasyon ile, elimizde mevcut olanaklarla sınırlı da olsa, bir eğitimin başlatılması mümkündür. Bunun için ayrılacak sınırlı kaynak ile çok şeyler yapılabilecektir. Hatta uygulamalı tarımsal eğitim verebilecek özel çiftlikler için de destekleme yapılmasını sağlayacak düzenlemelere gidilmelidir. Aynı şekilde çiftçi örgütleri eğitime katkı sağlayacak biçimde desteklenmeli, bu örgütlerin eğitime katkı sağlaması için özel destekler verilmelidir. Hatta eğitim alan çiftçilere verilecek özel destekler (ucuz kredi, özel üretim primi gibi) de sağlanarak özendirilmelidir.

Tarımda yapılacak desteklemelerin kalıcı bir yapı oluşturmaya yaramadığı durumlarda sonuç alınamadığı yıllardır görülmektedir. Tarımsal üretim için teknik ve ekonomik destekleri hızla sağlamamız gerekmektedir. Bu destekler öncelikli olarak tarımsal ürün ticaretini düzenlemek , tarıma dayalı sanayii geliştirmek ve tarımsal ürün ihracatını arttırmak için de kullanılmalıdır. Ülkemizde tarımsal üretimi iyileştirmeden, ekonomik çıkmazdan hızla kurtulmamız çok güçtür. En az yatırım ile en fazla katma değer yaratan sektör, dünyanın her yerinde tarım sektörüdür. Böyle olduğu için bütün ileri ülkeler tarımsal üretim olanaklarından sonuna kadar yararlanabilmek için hertürlü desteği ve savaşı vermektedir. Ülkemizin kıt kaynaklarını katma değeri yüksek olan tarımsal üretimde kullanmamız öncelik taşımalıdır. Çünkü tarımsal üretimin sağladığı katma değer olmaksızın sanayileşmenin de olanaksız olacağı açıkça ortadadır.

Saygılarımla,


Doç. Dr. Ömer Tömek

Tüm Haberler

İLETİŞİM

10038 Sokak no:3/B Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Çiğli / İZMİR / TÜRKİYE

TEL: 0 (232) 328 00 55 (PBX) - (232) 328 05 75

E-Posta: [email protected]